10 Temmuz 2015 Cuma

Bereketli Bir Ramazan Elhamdülillah

   
         Bu yıl Ramazan çok bereketli geçiyor elhamdülillah. Uzun yıllardır böylesine idrak edememiştim mübarek ayı. Daha önce de bahsetmiştim, Ramazan ayı henüz girmeden Hocanne'nin blogunda yayınladığı "Çocuklu evde Ramazan'a nasıl hazırlanılır?" konulu yazısından çok feyiz aldım. Özellikle çocukları birilerine bırakıp camiye gitmek yada evde kılmak yerine çocuklarla birlikte teravihe gitmek çok iyi bir fikirdi. Çocukları akrabalara bırakıp umreye - hacca gitmeye yada çocukları camilerden, ibadet yerlerinden uzak tutmaya şiddetle karşı olan biri olarak bu tam benlik bir uygulama oldu doğrusu:)

                  Her yıl olduğu gibi bu yıl da TRT'nin Ramazan Sevinci programını takip ediyorum. Serdar Tuncer'in geri dönüşü ayrı bir güzellik oldu benim için. Sahurda Senai Demirci ile Serdar Tuncer'in programları arasında gidip geliyorum, her ikisinin programı da konukları da çok güzel ve özel. İlahiyatçı yazar Ahmet Bulut'u sık sık konuk ettiler. Onun sohbetlerinden çok feyiz aldım, Allah razı olsun hem ondan hem vesile olandan. Kuran'la ilgili yaptıkları bir anketten bahsetti. 5000 kişiyle yapılan bir çalışmanın sonuçlarına göre Türkiyede %85 in evinde Kuranı Kerim var, bu çok iyi bir rakam. Yine aynı çalışmaya göre Türkiye'de %45 in evinde Kuranı Kerimin Türkçe açıklaması var, bu da iyi bir sonuç sayılır, en azından iki kişiden birinin evinde meali şerif var. Şimdi asıl merak edilen soruya geliyoruz, çoğunluğu müslüman olan ülkemizde kaç kişi Yüce Yaratıcının insanlara olan mesajını hayatında bir kez olsun baştan sona okumuş? Sadece %4,5. Ne kadar düşük bir rakam öyle değil mi. Esef ederim ki, eğer ankete ben de dahil olsaydım o 4,5 luk kesime giremezdim. Çünkü zaman zaman bölüm bölüm meal okumalarım olduysa da, hatta 2/3 lik kısmını okumuş olsam da tümünü okudum diyemiyorum hala. Ama bu Ramazan azimliyim bu konuda, meal okumaya en baştan yeniden başladım, karınca misali ilerlesem de okuyorum, bitirmeye kararlıyım inşallah:)

                 Bu yıl havalar çok serin gitti, oruç tutmakta hiç zorlanmadık, susuzluktan harap olmadık çok şükür. Bu da Rabbimin bize bir ikramı oldu diye düşünüyorum. 

                   Geçen Ramazan en çok canımızı yakan İsrail'in Filistine yaptığı bombalı saldırılardı, hala hatırladıkça içim cız ediyor, İsraile lanet okuyorum. Bu yıl da Doğu Türkistan görüntüleri içimizi yaktı, haberleri takip etmek, fotoğraflara bakabilmek bile yürek istiyor. Onlar için çok dua ettik, uzaktan gönderilen bağışlar yaralarına merhem olur inşallah diye ümid ettik ve yaşasın zalimler için cehennem diye kendimizi teselli ettik. Yeryüzündeki zulüm gören tüm kardeşlerimiz her zaman bizim derdimiz olmalı ve onlar için her zaman dua etmeyi alışkanlık haline getirmeliyiz. Fiilen yapabileceğimiz bir şeyler varsa onları da ihmal etmemeliyiz elbette. Mesela biz kendi adımıza İsrail ürünlerini kullanmama, protesto etme fiiline hala devam ediyoruz. 

                   Yetimleri yada mülteci kardeşlerimizi evimizde ağırlama fırsatı bulamadık henüz. Eşimiz dostumuzla iftar yapmaktan öte geçemedi yine bu yılki davetler de. İnşallah fakirlerin, yetimlerin, vatanlarından uzakta olanların bir arada olduğu sofralara hizmet edebilmeyi de nasib eder Rabbim.

                   İki gündür Bursadayız. Hayatımdaki yeri çok büyük olan şehirlerin başında gelir Bursa. Annemin Bursalı oluşuna hep şükrediyorum. Dün Osman Gazi - Orhan Gazi dedelerimizi ziyaret etme fırsatı buldum çok şükür. Her gelişimde olmasa da ara ara uğrarım onlara, dua ederim, hasbihal ederim, eskilere dalarım, keşke o zamanlarda yaşasaydık diye hayıflanırım, gözlerim ve yüreğim dolu olarak ayrılırım yanlarından. Ulucami de olmazsa olmaz duraklardan. Bu sefer çocuklar yanımda değildi, yalnız olarak gittim. İbadet, dua, ortadaki şadırvanın ruhu dinlendiren sesi, mihrabı ve etrafını seyir, Ulucaminin açıldığı günü hatırlamak. Devrin padişahı, camiyi yaptıran büyük hünkar Yıldırım Bayezid, devrin din büyüğü Emirsultan-ı Buhari hazretleri, namazı kıldıran ve Fatiha'nın 7 farklı tefsirini yapan büyük Allah dostu Somuncu baba, daha kimler kimler vardı kimbilir. O günleri hayal etmek bile başka güzel. Eve dönüşte yolumun üstünde olan bir başka Allah dostu Mehmet Muhyiddin Üftade hazretleri, Aziz Mahmut Hüdayi hazretlerinin mürşidi, Bursa'nın eteklerini bekleyen büyük veli. Ona da uğrayıp, selam verip, dua etmek, huzurunda hürmetle beklemek, manevi azığımızı alıp iftar için eve yollanmak. Ne büyük nimet.

                     İftardan hemen sonra Emirsultanda teravih namazı kılmak için hazırlanmanın heyecanı. Bu kez çocuklar teyzeleriyle Pınarbaşına gittiler, parkta oynamaya, benimle gelin diye ısrar etmedim doğrusu, arada sırada böyle kaçamaklar iyidir. Pek çok büyük camide olduğu gibi avluya hasırlar sermişler. Serin serin namazımızı kıldık, minareleri ve kubbeyi seyreyleyerek duamızı ettik şükürler olsun. Namaz çıkışı bayram yeri gibiydi, hem kalabalık hem şen. Bizde Pınarbaşına gittik çocukların yanına birer çay içelim diye. Çocukluğumun mutlu günlerinin geçtiği tarihi mesire yeri. Yüzlerce yıllık çınar ağaçları, havuz başında içilen çaylar, pınardan akan buz gibi su, parkta oynayan çocukların neşesi, ne mutlu anlar, ne güzel bir Ramazan. Bunu yaşatan Rabbime şükürler olsun.

                    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder