18 Nisan 2015 Cumartesi

Sabır ve Şükür Meselesi



                Bugün evimde çok kıymetli misafirlerim vardı. Biri çocukluk arkadaşım, bankada çalıştığım yıllardan beri en yakın dostum Mukadder, diğeri de hem Mukadder hem de çalıştığım  kurum vesilesiyle tanışıp dost olduğumuz kıymetli büyüğüm Gülizar Abla. İkisi de benim için çok değerlidir, görüşlerine fikirlerine çok önem veririm ve her bir araya gelişimizde mutlaka gündelik sorunlara dair farklı bakış açısı geliştirmeme yardımcı olan pozitif insanlardır.

                Bugün bizimle birlikte annem de vardı ve kendi hayatıyla ilgili üzüldüğü bazı hadiselerden bahsedip halinden şikayet eder tarzda konuştu. Malesef bu benim de sık sık yaptığım ve vazgeçmeye çalıştığım bir huydur. Bunun üzerine Gülizar abla dedi ki, hepimizin hayatında karşılaştığı bazı sorunlar ve sıkıntılar var. Hepimizin bir imtihan vesilesi var ve dil ile Allah'tan ne gelirse razıyız diyorsakta aslında kalben razı olamıyoruz, bu yüzden şikayet ediyoruz. Çok güzel bir noktaya vurgu yaptı bence, çünkü gerçekten bazen bir sıkıntıyla karşılaştığımızda dil ile sabır desek bile hal ile sabır göstermekte zorlanıyoruz. Tam olarak içimize sindirememiş olmaktan kaynaklanıyor bence bu durum. Aynı şey şükür için de geçerli, öyle çok şükür nedenimiz var ki, bunların çoğunun farkında bile değiliz. Hatta kaybetmedikçe onların birer şükür vesilesi olduğunu bile fark etmeyiz çoğu zaman.

                Önce sabır konusunu konuşmak isterim. Sabır nedir, neye neden sabır etmek gerekir? Bazen hiç beklemediğimiz bir anda hayatımızı alt üst eden büyük bir olay yaşarız; ciddi bir hastalık gibi, iflas edip malı mülkü kaybetmek gibi, en değerli varlığımız göz nuru bir evladın kaybı gibi. Bu bahsettiğim olaylar kimin başına gelirse gelsin ciddi sarsıntıya yol açar, sabırla mukabele edebilmek, tevekkül göstermek her yiğidin harcı değildir. Ne mutlu imtihanı böyle büyük olduğu halde gerçekten sabır gösterebilenlere. Bir de gündelik hayatta yaşadığımız küçük küçük olaylar ve bunlara gösterilen yada çoğunlukla gösterilemeyen sabır konusu var. En yakınlarımızla; eşimizle çocuklarımızla bazen anne babamızla yaşadığımız sorunlar, iş hayatında karşılaştığımız sorunlar, maddi sorunlar, sahip olmak isteyip te olamadıklarımız, yaptığımız ama kabul olunmayan dualar. Bunlar ilk anda aklıma gelen ve hayat boyu bizi meşgul eden sorunlardan bazıları. Bu sorunlar hayatımızın büyük kısmını oluşturuyor ve çoğu zaman bizi mutsuz eden hatta depresyona kadar götüren nedenlerin başında geliyor. Biz bu sorunlarla niye baş edemiyoruz, niye  tahammül edemiyoruz, niye mutsuz oluyoruz. Çünkü bunların Allah'ın takdiri olduğunu, bizim için yazılmış ilahi bir yazı olduğunu, ne yaşıyorsak bunların hepsinin birer imtihan vesilesi olduğunu unutuyoruz. Bunu sık sık kendimize hatırlatmamız gerek, bunların hepsi benim için takdir edilmiş olan bir kader, bunlar benim imtihanımın parçası, bunlar gelip geçici sıkıntılar, ömür gibi bir gün bunlar da bitecek geriye sınavı verip veremediğimiz sorusunun cevabı kalacak. Böyle düşünebilirsek, sorunlarımıza sıkıntılarımıza böyle yaklaşabilirsek hem tahammül etmek kolaylaşacak, hem de herşeyin Allah'ın takdiri olduğu fikrini lafta bırakmayıp içselleştirmiş olacağız.

                Sabır meselesi madalyonun bir yüzüyse diğer yüzü de şükür. Eğer sabretmemiz gereken bir derdimiz yoksa şükretmemiz gereken çok şey var demektir. Öyle insanlar da varki, dertleri sıkıntıları olsa bile kendilerine şükür nedenleri bulabiliyor ve her vesileyle Allah'a teşekkür etmeye devam ediyorlar. Sabrın da şükrün de en güzel örneklerini peygamberler tarihinde bulmak mümkün. Nasıl Hz.Eyyub (as) ve Hz.Yakub (as) sabrıyla meşhur peygamberlerse Hz.İbrahim (as) ve Resullullah Efendimiz (sav) de çok şükreden peygamberlerin başında geliyor. Günümüzden bir örnek vermek gerekirse yakın zamanda instagramda görüp tanıdığım, kendisi de çok takip edilen bir blog sahibi olan benokız da şükür kelimesinin yaşayan timsali gibi. Bundan önceki hayatında da sahip olduğu herşey için devamlı surette şükreden biri miydi bilemiyorum, eskiden onu tanımıyordum. Fakat yakın zamanda ciddi bir kanser türüne yakalandığını, tedavisinin oldukça ağır şartlarda devam ettiğini ve tüm bunlara rağmen her gün küçük vesilelerle şükür etmeye devam edip bunu sürekli dile getirdiğini biliyorum. Çok yakınımda benzer bir süreci biz de yaşıyoruz ve yakinen biliyorum ki, kanserli birinin moralini yüksek tutabilmesi, tedavi sürecinde karşılaştığı sıkıntılara tahammül etmesi ve herşeye rağmen şükretmeye devam edebilmesi çok kolay bir şey değil. Bu kız bu anlamda kendisi gibi hasta olan herkese aslında çok güzel bir örnek teşkil ediyor. Diğer yandan şikayet etmek yerine şükretmeye devam ederek kendi moralini her zaman yüksek tutmayı başarıyor ve inşallah Allah nezdinde de imtihanı başarıyla verenlerdendir diye ümit ediyor ve ona en yakın zamanda sağlık afiyet diliyorum. Tabi kendi adıma da dersler çıkarıyorum onun hikayesinden. Çünkü malesef çok şükreden bir kul olamadığım gibi eften püften şeyler için sık sık şikayet eden bir kul olmaktan dolayı utanıyorum.


                İnşallah hepimiz sıkıntı anında hakkıyla sabredenlerden ve sahip olduğumuz nimetlere hakkıyla şükredenlerden oluruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder