3 Mayıs 2015 Pazar

Hazreti Hacer Zemzem'in Annesi

      
        Okumayı öğrendiğim ilk günden beri en sevdiğim kitaplar hikaye ve roman tarzında yazılmış kitaplar oldu. Babam her zaman beni daha ciddi kitaplar okumam konusunda uyarıp roman okuduğum için vaktimi boşa harcadığımı söyler. Neden böyle düşündüğünü anlayabiliyorum ama yine de romanların büyülü dünyasından uzak kalamıyorum. Özellikle de çok sevdiğim bazı yazarların romanlarını soluksuz okurum. Sibel Eraslan da sevdiğim yazarlardan biridir.

          Son birkaç yıldır "Cennet Kadınlarının Sultanları" adıyla bir seri hazırladılar. Serinin ilk dört kitabı Hz.Meryem, Hz.Asiye, Hz.Hatice ve Hz.Fatıma (ra) hakkındaydı. Hepsi de birbirinden güzeldi. Çoğu bildiğimiz ve tanıdığımız annelerimiz olsa da hiç bilmediğimiz şeyler de vardı kitaplarda. Hem verilen bilgiler hem de kitaplardaki hikaye kurgusu çok başarılıydı. Özellikle Siret-i Meryem kitabını okurken çok etkilenmiştim, eğer bir kızım daha olursa ismini Meryem koymaya o zaman karar verdim ve hemen akabinde ikinci kızıma hamile kaldım, kitabın bizde böyle anlamlı bir anısı kaldı. Bu yılki kitap fuarını gezerken Sibel Eraslan'ın yeni çıkan kitaplarını görünce çok heyecanlandım. Biri Hz.Aişe diğeri de Hz.Hacer hakkında yazılmış ve serinin devamı niteliğinde hazırlanmış. Hemen alıp önce Hz.Hacer'i okumaya başladım. Beni yanıltmadı, su gibi aktı hikaye, hem tanıdıktı hem yeniydi. Hiç bilmediğim şeyler de vardı, çocukluktan beri aşina olduğum şeyler de. 

           Hz.Hacer'in esir düşmesiyle başladı hikaye. Muhteşem Yüzyıl dizisinde saraya esir olarak getirilen Hürrem'den aşinaydık bu sahnelere, Hacer'in hikayesi de benzer bir yolculukla başladı. Onun soylu bir aileden geldiğini, Çöl prenslerinin kızı olduğunu bilmiyordum ben söz gelimi. Esir olarak götürüldüğü ülkenin sarayında, kralın ve soyluların sefahat düşkünlüğünden Allah'ın inayetiyle nasıl korunduğu, kendilerini gizleyen hanif kimseler tarafından nasıl eğitildiği ve bu sarayda Sare ile ilk karşılaşmaları kitabın en etkili bölümlerinden. Sare validemiz öyle etkileyici biçimde tasvir edilmiş ki, onun güzelliği gözlerinizin önünde canlanıyor adeta. Hayran olmamak elde değil bu güzelliğe ve cazibeye. Sare'nin krala nasıl karşı koyduğu hepimiz tarafından bilinen hikaye. Sare Hacer'i de alarak ayrılıyor bu ülkeden, zaten oraya uğramaları ve bu imtihandan geçmeleri o emaneti almak içinmiş aslında. 

            Hikayenin bundan sonrası Sare ile Hacer arasında gelişen güzel bir arkadaşlık ve yoldaşlık hikayesi. Sare validemiz çok güzel ve alımlı olduğu kadar şefkati, merhameti, zekası ve hitabetiyle de gözde ve üstün yaratılışta. Hz. İbrahim için özel olarak yaratıldığı, ona denk olduğu birbirlerinin hem eşi, hem yoldaşı oldukları ilk günden itibaren bütün zorluklara göğüs gerdikleri ve her şeyin üstesinden birlikte geldikleri vurgulanıyor bu bölümde. Sare Hacer'e Efendi İbrahimin hikayesini anlatırken biz de yeniden tekrar ediyoruz. Burada İbrahim peygambere hayran olmamak elde değil. Onun ne kadar şefkatli, merhametli, yufka yürekli olduğu, cömertliği, çocuklara olan düşkünlüğü, evlat hasreti çektiği halde eşine duyduğu sevgi ve bağlılıktan dolayı, bunu belli etmemek için nasıl didindiği çok güzel ve çok duygusal olarak anlatılmış. Hz.İbrahim ete kemiğe bürünmüş bu satırlarda, ilk kez onu bir insan olarak, bir erkek olarak, bir eş olarak canlandırabildim kitabı okurken. 

            Kitabın sonlarına doğru bildiğimiz üzere Sare validemiz eşi İbrahim'in evlat hasretine daha fazla kayıtsız kalamıyor ve kölesi Hacer'i onunla evlendiriyor. Böyle bir kararı verebilmek her kadının harcı değil elbette, onun gibi büyük bir peygamberin eşi olmak lazım bunun için. Haceri ruhen hazırlıyor bunun için. Adım adım ilerleyip manevi hallerden hallere geçiyorlar birlikte. Nihayetinde Allah'ın takdiri gereği Hz.Hacer İbrahim peygambere eş oluyor. Hz.İsmail'in dünyaya gelişi çok gecikmiyor ama maalesef minik yavrunun ve annesinin mutlu günleri çok kısa sürüyor. Haklarında sürgün kararının çıkması çok sürmüyor. Sare validemize kızgınlık yada kırgınlık duyabilirsiniz bu noktada. Ama verilen karar ilahi bir plan dairesinde gerçekleşiyor. Asıl yönlendiren eli görmek lazım. Hz.İbrahim kokusuna doyamadığı yavrusunu ve kadınını çölün ortasında yapayalnız bıraktıysa, Allah'ın takdiri böyle olduğu içindir. Allah'ın halili olmanın bedeli çok ağır olduğu içindir. Hacer validemizin çölün altındaki denizi bulup çıkaran kadın olması takdir edildiği içindir. Kabeyi yeniden inşa etmek Hz.İbrahimle oğlu Hz.İsmaile nasip olacağı içindir. Ve asırlar sonra gelecek olan son peygamber Hacer'le İsmail'in soyundan geleceği içindir. Bu ne büyük bir ikramdır. Böyle büyük güzelliklerin imtihanı da çok büyük ve zor olur elbette. Bunları bizim gibi küçük ve sıradan insanların anlaması zor olsa da hikaye çok anlamlı ve güzeldi. Ben kendi adıma çok feyiz aldım, inşallah sizler de beğenirsiniz.

1 yorum:

  1. sibel Eraslan hanımefendinin hz Hacer annemiz için yazdığı küçük ama çok muhteşem yazıyı ararken rastladım.Ne diyim kardeş büyüklerden bahsedince küçük yazılarda büyüyor.

    YanıtlaSil